Bir Kadının Değeri


İnsan Yerine Konmanın Bedeli

Küçükken anneannemin evinde Kutsal Kitap’tan çeşitli öykülerin anlatıldığı resimli kitaplar vardı. Bunların arasında bir kitap vardı ki, ona bakmayı, onu okumayı daha bir severdim. Kitap, Aramlı ordu komutanı Naaman’ın deri hastalığı sebebiyle Peygamber Elişa’ya gidip iyileşmesiyle ilgiliydi (2. Krallar 5). Bu mucizevi iyileşmeye sevinirdim tabii ki ama kitabı sevmemin nedeni bu değildi. Kitapta küçük bir kız vardı, ve muhtemelen her küçük kız gibi ben de bir öyküde küçük bir kızla karşılaştığımda kendimi onunla özdeşleştirirdim. Bu küçük kız Naaman’ın evinde çalışan İsrailli bir köleydi. Efendisinin deri hastalığı hakkında öğrenince kendi halkından biri olan Peygamber Elişa’nın Naaman’a yardımcı olabileceğini söyler. Bunun üzerine Naaman Samiriye’ye gider ve Elişa’nın talimatlarını yerine getirmesi sonucunda iyileşir. Bu küçük kızın bundaki rolü beni öylesine gururlandırır, öylesine sevindirirdi ki, sanırım o küçücük yaşımdan itibaren Tanrı’nın küçük büyük, özgür köle, erkek kadın demeden herkes aracılığıyla işleyebileceğini öğrendim. Ben de o köle kız gibi bir şeyler yapmak istiyordum.

Büyüdükçe ‘kadın ve erkek’ olgusunun farkına varmaya başladım daha doğrusu cinsiyet farkı dışında bir fark olduğu konusunda anlayışım gelişti. O zaman bir kadın olarak sormaya başladım: ‘Derin bir fark var mı?’, ‘Ne yapabileceğimi, kim olabileceğimi etkileyebilecek bir fark var mı gerçekten?’, ‘Değerim daha mı az?’, ‘Etrafımda bölük pörçük duyduğum şeylerde öne sürüldüğü gibi kırılgan mıyım?’, ‘Tanrı beni nispeten gereksiz mi görüyor?’, ‘Tanrı benim sadece erkeklere destek olmamı mı bekliyor?’

Bu soruların cevaplarını aradığım dönem kimi zaman sancılı geçti. Bir keresinde birisi bana erkeğin Tanrı benzeyişinde yaratılmış olduğunu fakat kadının Tanrı değil erkek benzeyişinde yaratıldığını söylemişti! Tanrı’nın gözünde ben gerçekten ikinci sınıf bir insan mıydım? Tanrı ikinci sınıf bir şey yaratır mı ki gerçekten?

Hem erkekler hem de kadınlar için bunlar önemli sorular çünkü bu soruların yanıtları kimliğimizi belirler. Toplum kimliğimiz konusunda bize belirli dayatmalarda bulunur ama önemli olan gerçeğin ne olduğu; hepimizin bildiği gibi toplumun her iddiası gerçek değildir. Şükrediyorum ki gerçeği öğrenebilmem için kendi ailemin bana işaret ettiği kaynak beni Yaratan’dı. Tıpkı bir kitapla ilgili sorularımızı en iyi cevaplayacak kişinin kitabın yazarı olması gibi, kimliğimizle ilgili soruları en iyi cevaplayacak kişi de Tanrı’dır çünkü biz O’nun ‘eseriyiz’.
Ben bu soruların cevabı için o köle kız aracılığıyla Naaman’a yardım eden Tanrı’ya baktığımda yüreğim sakinleşti. Zira Tanrı’ya, Sözü’ne ve O’nun beden almış özü İsa Mesih’e baktığımda değerimin erkeklerden az, yapabildiklerimin nispeten değersiz ve gereksiz olduğunu-ve Tanrı’nın benzeyişinde yaratılmadığımı- görmedim kesinlikle!

Tam aksine beni derin bir sevgiyle yaratmış olduğunu, bana bir erkekle eşit değer biçtiğini, bana armağanlar, yetenekler verdiğini, benimle işbirliği yaparak beni iyi işleri için kullanmak istediğini gördüm.

İsa Mesih’in kadınlarla etkileşimi hakkında okuduğumda O’na olan hayranlığım büyüdükçe büyüdü. İsa, tabiri caizse, kadınları ‘insan yerine koydu’. Onlarla teolojik sohbetlere girdi, Tanrı’nın Egemenliği’yle ilgili önemli gerçekler paylaştı. Hatta bir keresinde Marta adlı bir kadın, kız kardeşi yemek hazırlığında yardım etmeyip İsa’yı dinlediği için, İsa’ya sitem etmişti. İsa ise, onu sevgiyle uyararak, bir kadının rolünün misafirlere hizmet etmekten de öte Tanrı’nın Egemenliği hakkında öğrenmek olduğunu ifade etmişti! (Yuhanna 4:1-42; 20:10-17; Luka 10:38-42) İsa kadınlara saygılı bir şekilde davrandı. Ölümden dirilişini ilk görenler olma ve bunu diğerlerine anlatma ayrıcalığını onlara tanıdı. İsa’nın bu kadınlara nasıl davrandığını görüp de sırf bir kadın olduğum için erkeklere kıyasla önemsiz veya değersiz olduğum sonucuna varmam imkansızdı!

Keşke Kadınlar Günü diye bir şey olmasına gerek kalmasaydı. Keşke kadınlara nasıl davranılması gerektiği konusunda hepimiz İsa Mesih’i örnek alsak. Keşke hepimizde hem erkeği hem de kadını eşit ve mükemmel bir sevgiyle seven Tanrı’nın yüreği olsa. Keşke dünya kadınların aşağılandığı, dövüldüğü, hor görülüğü, sadece cinsel bir nesne olarak algılandığı, tek istedikleri tek taş bir yüzük veya yeni bir mutfak robotuymuş gibi muamele gördükleri bir yer haline gelmeseydi. Keşke en başta neyin doğru ve neyin yanlış olduğu konusunda kendimiz karar vermeye direteceğimize Tanrı’nın yüreğini dinleseydik. Dinleseydik, şu an yüreklerimiz bu ve diğer bütün adaletsizlikler karşısında paramparça halde olmazdı.

Öte yandan İsrailli köle kızla gurur duyan içimdeki küçük kız umutsuz değil, çünkü dünya ne derse desin Tanrı’nın beni ve bütün kadınları nasıl gördüğünü, nasıl saf ve onurlu bir şekilde sevdiğini biliyorum. O’ndan uzakta kalmamam için biricik Oğlu İsa Mesih’in çarmıhta ölmesine razı olduğunu biliyorum. Aynı zamanda biliyorum ki Mesih’in Çarmıhı sayesinde her şey yenilendiğinde Tanrı kadınların ‘gözlerinden’ bu konudaki ‘bütün yaşları silecek….çünkü önceki düzen ortadan kalktı’ (Vahiy 21:4). O halde o gün gelene dek Kadınlar Günümüz kutlu olsun, ve umutla gülümseyelim çünkü çok özel Biri bizi tek taş bir yüzükten çok daha fazlasına layık gördü. Bizi insan yerine koydu ve bizim için canını verdi, öyle ki sonsuza dek O’nun yanında olabilelim.